22 Nisan 2015 Çarşamba

Oyalı boyalı ejderha!


Oyalı boyalı ejderha

Yıllarca çeyiz adına danteller ördük. Masaya, sehpaya, televizyona, vitrine, kanepeye, koltuğa ota, b..a. Her yer danteldi bir zamanlar.
 
Kadıköy de  antikacıları çarşısında dolaşırken sanat galerisine girdim bu
ejderhayı gördüm. Dantel! İlmek ilmek emek harcanmış küçük danteller bir araya getirilerek sert bir formda şekillendirilmiş. Kapıdan girince sizi karşılıyor.
 
Ne zaman bir sanat galerisine girsem yaratıcılıkta sınır tanımayan insanlara hayranlık duyarken  birazcık da gıpta ve kıskançlık arası duygular beslemiyor değilim hani.
 

19 Nisan 2015 Pazar

''Yuh! '' demezler mi?

22 yıl önce alınmış bir süre kullanılmış saatimi geçenlerde eskileri karıştırırken buldum.  22 yıldır hayattan kopuk saati pil ve kordon değiştirmek suretiyle hayata döndürdüm koluma taktım.
Çalışıyor tıkır tıkır.

8 yaşındaki yeğenim saati görünce:

'' Halacım saatine bakabilir miyim?''  dedi ve ekledi. '' 4 rakamını yanlış yazmışlar''

'' Nasıl yani?''

Roma rakamı ile IV şeklinde olması gereken 4 rakamı IIII olarak yazılmış.

22 yıl öncesinde ve sonrasında bakıp göremediğimi  8 yaşındaki çocuk gösterdi.

Hadi hadi çekinmeyin hep birlikte:
Bir '' yuh!'' bana, kocaman bir '' YUH! '' saat firmasına.

15 Nisan 2015 Çarşamba

Ya sabır !

Arada bir şansını denemek için milli piyango alır çekiliş sonrası biletine ikramiye çıkmadığını görünce soranlara  '' yine sabır çıktı '' derdi adam.

Sırların peşinde koşanların aksine yeni bir hayata başlama kararı almak üzere çıktığı yolculukta rotasını başka bir yöne çevirmiş ve yıllarca cevabını bulamadığı sorunun sırrına erişmişti genç kadın.

Beklemekten, bekletilmekten nefret ederdi. Nefreti beklemesine, bekletilmesine  hiçbir zaman engel olamadı. O nedenle nefret duygusundan vazgeçip beklenen yerine bekletilen olmanın farkındalığıyla yaşamayı öğrendi.

Eldeki kağıtları görmeden '' varım '' dedi. Varlığının hayata  renk katması ve hayatın içinde tutunması için ''var'' olacaktı. Son kozunu oynamadan farkındalığı yaşarken sır kapısını aralamıştı. Aralanan kapıdan yine sabır çıktı.

Adamı andı sabrın sonu selamettir dedi. Düşündü.
Adamı andı ve adama bir fatiha okudu kadın.












8 Nisan 2015 Çarşamba



Top cümle!

Önceden elektrik alamayanlar şimdi her karara  ''Saygı duyuyorum'' diyor. Ortalık saygıdan, saygılıdan vıcık vıcık.

Son günlerde dillere pelesenk olmuş. Arkadaş madem verilen kararlara, düşüncelere bu kadar saygılısın öyleyse neden bu kadar kavga, gürültü, hakaret, seviyesizlik ?

Karşındakine saygılısın da kendine mi saygın yok?

Anladım!

Saygı duymak ayrı bir konu sevmek ayrı değil mi?

Saygı duyabilirsin ama sevmek zorunda değilsin öylemi?

Öyle değil işte!

Bak '' saygı duyuyorum '' demekle olmuyor bu işler.

Seveceksin arkadaş!




4 Nisan 2015 Cumartesi



Cheese - flower - rain


Ricada bulunmaları  üzerine arap uyruklu 5 arkadaşın vapurda fotoğraflarını çektim. E şirinliğime dayanamadı herhalde ki içlerinden göbekli, bıyıklı ve siyah takım elbiseli en yakışıklı  (!) olan benimle ayrıca fotoğraf çektirdi. Birlikte ''Cheese '' dedik.

Burgaz Adası göründü.

Bayıldım Burgaz' a. Mis gibi kır çiçekleri kokusu, rengarenk doğa, sarı, mor, beyaz , pembe kır çiçekleri; Alabildiğine yeşil, bir o kadar mavi. Gün güzel başladı.

Sessizlik ise kaymaklı künefe.

Muhteşem bir yürüyüş oldu. Zirveye doğru çıkmış nefis manzara eşliğinde soluklanırken maviş maviş bakan bir çift göz gülümsedi. Küçük bir demet mis kokulu çiçek uzattı.

Demet küçük mutluğu paha biçilmez.

Yürürken karşılaştığım ve selam vererek gülümsediğim turist gençlerdi bunlar.

Hiç tanımadığınız bir erkek size çiçek verirse nedeni sıcak bir ''merhaba'' ve içten bir gülümsemedir. Nasıl ? İmpulse reklamı gibi oldu.

Ne kadar yürüdüm, kaç çiçek kokladım hatırlamıyorum.At, it kovalamaktan mutlu bir yorgunluk hissi çöktü. Derken mavi gökyüzü karardı, hava soğudu kara bulutlar yerini aldı ve yağmur!.

Çok yorgunum koşamam. Islanmak güzeldir  diyerek dilimde ilhan şeşen sözleri;

Ellerimde çiçekler kapında sırıl sıklam
görürsen bir gün şaşırma
...





1 Nisan 2015 Çarşamba

Akıl (lı )  ...


Anneannesi öldüğünde küçük bir kız çocuğuydu. Cenazeden gelen annesi
 '' Kendi cenazemizde bile içimizden geldiğince ağlayamadık '' demişti.  Çünkü anneannesi kızlarına '' ben ölürsem akıllı ağlayın ele güne rezil olmayın'' diye tembihlerdi. Akıllı ağlayan annesiyle büyüdü küçük kız anlamını bilmeden.

Hayat hep bir tecrübe değil miydi zaten? Yaşanan ve yaşanacak nice tecrübeler sıradayken babası 1 Nisan şakası yapmış sessiz sedasız aralarından ayrılmıştı. Sessizce ağladı. Hıçkırıkları boğazında düğüm oldu koy vermedi yutkundu. Göz yaşları içine aktı. Annesine baktığında o da yılların tecrübesiyle '' akıllı '' ağlıyordu. Şimdi sıra kız çocuğundaydı. Sadece nefes alıyor, sabır diliyor sessizce kaçak göz yaşlarını siliyordu. Öğrenmişti akıllı ağlamanın anlamını ve acı bir tecrübe olarak kazındı yüreğine.

O kadar akıllı ağlamıştı ki, aklı başında davrandığı için taziyeye gelenlerin taktirini (!)  bile kazanmıştı.  Bunu da başarmıştı.

Bugün  altıncı 1 Nisan geçti, geçiyor geçecek.

Daha kaç 1 Nisanlar böyle geçer bilmiyordu. Bildiği bir şey var ise  akıllı olmak yoruyordu onu. Bir gün kavuştuklarında babasının dizlerine yatıp saçını okşadığında işte o zaman aklı uçacak ve özgür olacaktı.