22 Nisan 2016 Cuma

Yaşasın Zill-li' ler !

Bugün Zill-li' nin 9- 10  yaşlarında misafirleri vardı. Elif, Mert, Dilay, Eda. Anneleri birlikte okul çıkışı bana uğradılar. Bıcır bıcırlar. Ben de onlara eşlik ettim. Yardım etmek istediler, görev paylaşımı yaptım. Bardak kurulamak, peçete katlamak,müşteriyi karşılamak, çay servisi yapmak için birbirlerine girdiler. Bu arada Kapıdaki zili çalıyorlar. Sanki okul bahçesindeyiz ve ben okulun kantincisiyim. Durum bu yani...

Bir ara Elif '' senin adın ne? '' dedi.
'' Hatice, sadece Hatice demeniz yeterli, abla, teyze yok'' dedim.
5 dk sonra Zill-li ' nin bahçesinden gelen sesler;

'' Zill-li abla, amca koyu bir çay istiyor''
'' Zill-li teyzeee! bu masaya ben bakiiim ne oluuur?'
'' Zill-li ablaa!

Anneleri şokta, müşteriler gülme krizinde ve ben yerlerde...

Zill-li' ye gelen küçük Zill-li' ler, Zill-li ablalarını güldürdüler.

Yaşasın Zill-li ' ler!









14 Şubat 2016 Pazar

Temas edebilmek

Uzuuun, uzun çalan telefon sesi nereden diye bakarken karşımda hayattan vazgeçmiş halde oturan 70+ yaş amca elini cebine attı ve sürpriz!!! Battal boy dokunmatik Samsung marka telefon.
Çalan telefonu açmak için titreyen elleri ve bir türlü kontrol edip, ekrana temas etmesini sağlayamadığı parmakları ve hala ısrarla çalan telefon.
1 dokundu, parmak titredi açamadı,
2 dokundu parmak az aşağı kaydı olmadı,
3. dokunuş ve denk geldi, açtı konuştu.
Ama ben, ama ben bu süreç esnasında ben iptal. Uzuuun zamandır böyle gülmemiştim. krizim tuttu , gözlerimden yaş geldi. Durduramadım beni. Otobüsten indiğimde ağlıyor muyum, gülüyor muyum kimse karar veremedi.
İlahi amca mı desem, yoksa sana bu telefonu verene mi desem; yani beni güldürdünüz Allahta sizi güldürsün emi...
İyi haftalar olsunn!....

31 Ocak 2016 Pazar

Hayatı anlamlandırmak...

4 teker olsun da ne olursa olsun dediğimiz , araba hayalleri kurduğumuz dönemlerden, araba sahibi olup, benzin koyamadığımız, dönemlerden geçtikten sonra, 4 çeker olsun  dönemlerine geldik. Hatta 4 çekerlere tüp bile taktırdık. 

Şimdi yollar 4*4 lerden çekilmiyor!

Mutlu muyuz? Mutluluğumuz 4 ' e katlandı mı ? Hayatımıza daha bir anlam kattık mı bilemem...

O' nu gördüğümde özenle arabasının lastiklerini yıkıyordu. Tuborg şişesinden döktüğü suyla , sevgiyle...

Takmış, takıştırmış, süslemiş bayrağını da unutmamış. Hayalındeki Jaguar'ı yaratmış belki de...

Bu araba O' nun ekmek teknesi;  bira şişelerini, kutularını toplamış, belki satıp bira alıyor, evine ekmek götürüyor. Ne yaptığının hiç önemi yok. Ruhunu, hayallerini  yansıttığı arabası, bir çift gülen göz, mutlu bir yüzü var.

Unutmayın! Ruhunuzu yansıtan yüzünüz hep gülsün...


























9 Aralık 2015 Çarşamba

Hey! Taxi...


-Dikkatiniz dağıl mıyor mu tv izlerken?
-Yok izlemiyorum, gülmek için dinliyorum.
-Hangi kanal bu?
-Seda Sayan. Bak şu Çiğdem var ya ( eliyle gösteriyor-izlemiyor yani) bunlar tribünde oturuyor. Her talip gelmesine 100 TL haneye yazılıyor. Anlıyor musun?
-Hadi ya!
-Tabi abla, bide bunlar var ya affedersin abla, başka amaçla da bu programları kullanıyorlar. Bak! şimdi kadın gelmiş, dul, bekar( dulları ayrıca belirtti.Onlar bekar sayılmıyor demek ki ) yada adam çocuklu, boşanmış fark
-Hay Allah! O kadar mı?
- Tabi abla ben tanıyom bazılarını.
-İzleme öyleyse kötü şeyleri.
-Yok ben izlemiyorum, gülmek için sadece.
etmez deyip 3-5 gün çıkıyorlar sonra anlaşamadık diye ayrılıyorlar. Sonra başkasına.
Ey Allah' cım mis gibi bindiğim taksiden sigara kokarak indiğime mi, Ağlanacak haldeki hallerimize gülen, ağlanılacak haldeki insanımıza mı güleyim-ağlayayım?
Ama yine de benim hala umudum var demek istiyorum. Eğitim şart mı? Evet ancak  koca koca adamlara-kadınlara eğitim de bir yere kadar. Bunun başka bir çözümü olmalı, olmalı, olmalı....

4 Aralık 2015 Cuma

Cep ...

Cep ajanda, cep harçlığı, cep feneri, cep aynası, cep tarağı, cep radyosu ...
Ne kadar büyük cebimiz varmış; herkes her bir şeyi cebe indirdi. Tabi ki hayatımızın anlamı, yokluğunda eksik, çıplak  kaldığımız, arkasında bambaşka bir kimliğe büründügümüz cep telefonunu unutmamak gerekir.

Genelde 9,9 Tl fiyatıyla kitapçılarda rastladığımız ve ekonomik olsun ki daha çok okunabilsin- en azından ben öyle düşünüyorum- mantığıyla basımı yapılmış  küçük el kitaplarını görürüz.

Bugün D&R a uğradığımda mini mini kitaplar gözüme çarptı. ''Yok artık!'' dedim. Fiyatına baktım 19 TL. Neden? Çünkü Hollanda'da basılmış. Neden? Çünkü Türkiye de bu basımı yapamamışlar. Kim? Can yayınları. Arkadaşım, hem küçük, hem pahalı, üstelik ne sağdan sola ne de soldan sağa okunuyor, sayfaları aşağıdan yukarıya çeviriyorsun diyorum. Kalıyorum.


 
Hani '' küçül de cebime gir'' derler ya tam öyle işte... Olmuş size mini minnacık  cep kitabı. Tam metin diye de not düşmüşler. Çevir çevir oku!

Fark yaratmak isteyenler için sanırım. Cebinize, en önemlisi gözünüze güveniyorsanız!







24 Kasım 2015 Salı

Öğretmenler günü ( ! )

Nike eşofman taytlar giydirilmiş cansız mankenler, rengarenk hayaletlere benzettiğim yukarıdaki ağdan aşağıya doğru asılmış - sarkıtılmış- etekleri rüzgarda havalanınca şişen içi boş elbiseler, çamaşır ipine asılmış allı yeşilli morlu rengarenk eşarplar arasında kalmış küçük bir masa. Masanın arkasında küçük bir tabureye oturmuş ağzı kıpır kıpır sessiz bir adam.

Masanın sağında siyah ve yeşil Gemlik zeytinleri 10 TL , solunda siyah ve yeşil Ayvalık zeytinleri 10 TL yazıyor. Havası alınmış ambalajlarda özenle paketlenmiş. Ev yapımı %100 organik yazısı. Tadımlık zeytinler ve ıslak mendili özenle masaya yerleştirilmiş.

Emekli öğretmen. 55 yıllık aşkından ayrılmaya karar vermiş. O nedenle de ağzında nikotin sakızı, çenesi çalışıyor (!)
Uzaktan bakıp geçiyor insanlar. Yakınına gelen ise şöyle bir tepeden bakıp,
''Niye ucuz?''
''Ambalajdaki ile tadımlık olan aynı mı ki?'' gibi sorularla Hocayı gülümsetiyorlar. Sohbet ediyoruz.

'' Torun bir oyuncak istiyor. Babaannesine söylemiş 260 TL. Benim onu alabilmem için 70 kg zeytin satmam gerek. Ama babası aldı.(?)

''Hocam fiyat çok ucuz ondan almıyorlar. Az ileride zeytinler 14-15 TL den başlıyor. Üstelik kimyasal ile  tatlanmış. Ambalaj yok. Fiyatları arttırın.

'' Ben zaten 10 TL ye kazanıyorum fazlasına gerek yok ki. Vicdanım el vermez.''

Ve sürekli gülümsüyor. Çünkü zamanında Aziz Nesin' le tanışmış ve memleketten insan manzaralarını görebileceği en iyi yerin pazar olduğunu söylemiş. Şimdi gözlem yapıyor, ağlanacak halimize-haline - gülümsüyor, gülümsüyoruz.ve gördüklerini not defteri yerine kullandığı müthiş hafızasına alıyor. Benim için not defterine ne yazdı bilemem ancak dilerim; gözlemler yazıldığı yerde kalmaz , 260 Tl değerindeki oyuncak sahibi torun, hocanın baktığı yerden bakıp onların paha biçilmez deneyimler olduğunu fark eder ve fark ettirir.

Gülümseyen, gülümseten öğretmenime- öğretmenlere- selam olsun.




13 Kasım 2015 Cuma

Neşe Hocam

Yer Kadıköy meydan. Fazlı'nın yerinde candan bir dostla içilen 5 çayı. Dedikodular yapılmış, programlar hazırlanmış keyifler süper. Dönüş yolu. Kalabalık meydanda yürürken birden bir kadına gözüm kaydı. Yürürken döndüm tekrar kadına baktım. Kadının yanındaki adamla göz göze geldik. Artık durmam gerekiyordu durdum ve adama;
'' Çok özür dilerim birisine benzettim de...'' Çünkü benzettiğim kişi bilmem(!)kaç yıl öncesine aitti.

Adam;
'' Adana?''
'' Evet!''
''Kız Lisesi?''
''Evveett!!''
'' Tamam bu da hocanız işte.''

Şaşkınlık, sarılmalar, el öpmeye çalışmalar, heyecan, mutluluk, özlem, yıllar, anılar, okulum, her şey, her şey su gibi aklımdan geçti kaldı orada.

Uzun uzun geçen yıllarda liseli Hatice büyüdü (!) . Ama Neşe hocam hala aynı kalmış. Yoksa nasıl tanırdım ben O güzelliği.  Mutlaka tekrar buluşacağız.

Dünya mı küçük, İnsan insana mı kavuşur bilemedim. Bildiğim bir şey varsa bu heyecanları, kavuşmaları seviyorum.